İcâzetnâmeyi görmek için
lütfen burayı tıklayınız.
[Seyyid Ahmed
Mekkî Arvâsî hazretlerinin,
Hüseyn Hilmî Işık bin Saîd
İstanbûlî hazretlerine
verdiği arapça icâzetnâmenin
türkçeye tercemesidir.]
Ve bihi
sikatî (Güvenim Allahü
teâlâyadır).
Âlimleri,
resûllerin vârisleri ve
enbiyânın aleyhimüssalâtü
vesselâm halîfeleri kılan
Allahü teâlâya hamd olsun.
Allahü teâlâ yer ve gökdeki
meleklerden sonra tevhîdine
şâhid olarak âlimleri
seçmişdir. Diğer insanlarla
müsâvî tutulmalarını, “Hiç
bilenlerle bilmeyenler bir
olur mu?” âyet-i kerîmesi
ile nefy ederek onları
tevkîr etmiş, değer
vermişdir. Böylece âlimler,
halk arasında
verâsetü’l-kübrâ (yüce
verâset) makamını
kazanmışlardır. Bunun için
onlar, Allahü teâlâya
ibâdetden usanmazlar. Feyz
vermeleri ile insanların en
üstünü hâline gelmişlerdir.
Yapdıkları iyi işlerle
insanların en iyileri
olmuşlardır. Akıllardaki
dağınıklığı gidererek
büyüklük kazanmışlardır.
Câhillere ilim öğretip,
yanlış yola meyl edenleri
doğru yola getirmekle üstün
olmuşlardır. Süâlleri
cevablayıp, mes’eleleri
açıklamışlardır.
Emsâllerinden üstün olmuş ve
siyâdet-ül-uzmâyı [en yüksek
dereceyi] kazanmışlardır.
Tâlibleri koruyup gözetmiş,
noksanlarını
tamamlamışlardır. Onlara
ifâde ve istifâde için
icâzet vermişlerdir.
Resûllerin ve enbiyânın
seyyidine ve hakka ve yakîne
kılavuzluk eden âli ve
eshâbı üzerine salât ve
selâm olsun.
Emma ba’dü:
Mu’în olan rabbinin afvını
uman es-Seyyid Ahmed
Neyyir el-Mekkî el-Hüseynî
el-Arvâsî ibni
Abdilhakîm ibni Mustafa1 der
ki:
Bu icâzetin
hâmili, bu mümtâz satırların
yazılmasına bâis olan,
muhterem dîn kardeşim
eczâcı, kimyâger Hüseyn
Hilmî Işık bin Sa’îd
İstanbûlî. Allahü teâlâ
onu râzı olduğu şeylerde
muvaffak etsin, arzularına
kavuşdursun! Müşârünileyh,
bir müddetden beri, hususî
olarak bizimle beraber oldu.
Öteden beri okutulan
ilmlerden nasîbi kadarını
bizden okudu. Onun yüksek
kâbiliyyetine şâhid olduk.
Kendisinde insanlara fâideli
olma isti’dâdını gördük.
Âlet ilmlerini, fıkh,
tefsîr, hadîs ve nush-i
Ehl-i İslâm [Müslimânlara
nasîhat] ilmlerini rağbet,
iştiyâk ve harâret ile taleb
edenlere tedrîs eylemesine,
babam ve üstâdımın bana
verdiği gibi, icâzet-i
mutlaka ile icâzet verdim.
Babam ve
üstâdım, bütün ahvâlde
istinâdım, dayanağım,
Kostantiniyye ve havâlisinin
her hususdaki üstâdı,
es-seyyid, el-merhûm,
eş-şehîd, el-mazlûm,
el-makbûl, zemânının
Tayfûr’u [Bâyezid
Bistâmî’si], çağının
Cüneyd’i, asrının Seyyid
Şerîf’i, es-Seyyid
Abdülhakîm el-Arvâsî’dir.
Ankara civârında Bağlum’da
medfûndur. Allahü teâlânın
geniş rahmeti onun üzerine
olsun2.
Abdülhakîm
el-Arvâsî rahmetullahi
aleyhi rahmeten vâsi’aten,
icâzetini, her mevzuda
herkesin mutlak üstâdı,
insân-ı kâmil, ittifakla
ferd-i şâmil, âlimlerin
önderi, âyetü’l-evliyâ,
vilâyet semâsının bedri,
hidâyet semâsının güneşi,
neseben Hüseynî, haseben
Muhammedî, efendimiz,
senedimiz, es-Seyyid
Fehîm el-Arvâsî
en-Nakşibendî
el-Müceddidî’den
kaddesallahü sirrehül
azîzden almışdır3.
Seyyid Fehîm
kuddise sirruh da icâzetini,
Muş vilâyetinde ilm ve iftâ
[fetvâ] bayrağını taşıyan,
Ebû Abdullah Molla
el-Hasan el-Ahvedî el-Ensârî’den
almışdır. O, mefâhir ve
mezâyânın tümüne [övgü ve
meziyyetlerin tümüne] sâhib,
insânî kemâlleri hâiz olması
bakımından sanki bir ümmete
bedeldi. Aklî ve naklî
ilmlerde râsıhu’l-kademdi
[temel dayanakdı]. Bütün
ilmlerde ve fenlerde,
bilhassa riyâziyyetde
[matematikde], mevzuya
hâkimiyet ve süâllere ânında
cevâb vermede, hayret
edilecek derecede idi.
Allahü teâlâ onu, dağların
toz olup savrulduğu günde,
fevzü felâh [kurtuluş]
yollarında olanlarla beraber
bulundursun.
Hasen
el-Ehvedî rahmetullahi aleyh
de icâzetini, şeyhi ve
üstâdı, vâsıl olmuş derin
âlim, bahr-i sâmil [kurumuş
deniz], fânî fillah, bâkî
billah, fâdıl, bâsil
[kahraman], mürşid-i kâmil,
asrının bir dânesi,
zemânının müftîsi, ilmlerin
her çeşidinde derin âlim,
kerâmât-i bârika [göz
kamaştıran kerâmetler]
kaynağı, üstün ve hâlis
te’lîfât [kitâblar) sâhibi,
Molla Halil Ömer
el-Es’ırdî’den almışdır.
Kaddesallahü sirrehu ve
efâda aleynâ feyzehu ve
birrehu4.
Molla Halil
Ömer el-Es’ırdî rahimehullah
da icâzetini, büyük üstâd,
kâmil ve derin âlim,
Molla Mahmûd el-Behdînî’den
almışdır.
Molla Mahmûd
el-Behdîni rahimehullah da
icâzetini, aklî ve naklî
ilmlerde onu kemâle erdiren,
açık ve yüksek fâidelerle
onu terbiye eden, âlim,
fâdıl ve bahr-i kâmil
Muhammed Sâlih efendi
es-Safevî’den almışdır.
O da, kerîm
babası, fâdıl, nebîl [âlî,
âlim] İsmâîl efendi
es-Safevî’den
rahimehullah almışdır.
İsmâîl efendi
de icâzetini, usûl, fürû’,
ma’kûl ve menkûl bütün
ilmleri tahsîl etmiş, yüksek
övgülere lâyık, güzel işler
ve rabbânî ilhâmlar sâhibi,
babası İbrâhim bin Haydar’dan
rahimehullah almışdır.
O da değerli
babası allâme, bahr-i
fehhâme, fâik te’lîfler ve
hâlis takrîrler sâhibi,
Haydar ibni Ahmed’den
rahimehullah almışdır.
O da babası,
kelâmda Muhâkemât kitâbının
sâhibi ve tabakâtü’l-enâma
[insanlara] Avârifü’l-Meârif
feyzlerini akıtan Ahmed
ibni Haydar’dan
almışdır.
Ahmed ibni
Haydar rahimehullah da
icâzetini, Şeyhülislâm
Mevlânâ Zeynülkürdî
el-Bülânî’nin talebesi,
babası, allâme ve
nihrîri’l-fehhâme (akıllı,
zeki, anlayışlı, âlim]
Haydarü’l-Evvel’den
[Birinci Haydar’dan], naklî
ilmleri, edebî fenleri,
arabî san’atları ve aklî
ilimlerden de âdet olduğu
kadar okuyarak almıştır.
Haydarü’l-Evvel rahimehullah
da icâzetini, avâmın ve
havâssın üstâdı, tasavvuf
büyüklerinin münakaşasız
veliyyullah ve safiyyullah
kabul etdiği Şeyh Tâhâ
el-Kürdî el-Kâdirî
sümme’d-Dimeşkî’den esânîd-i
âliye [yüksek isnâdlar) ile
almışdır.
Seyyid Tâhâ
rahimehullah icâzetini,
âlim, fâdıl Abdullah
el-Esnevî’den almışdır.
O da yüksek ahlâk ile
ahlâklanmış Molla Ali’den
okuyup almışdır. Molla Ali
de, babası, Zeynüddîn
el-Bülânî’den almışdır.
Zeynüddîn el-Bülânî,
Nasrullah el-Halhâlî’nin
talebesi, o da Mevlânâ
Mirzâ Can’ın talebesi, o
da Hâce Cemâlüddîn Mahmud
eş-Şîrâzî’nin talebesi,
o da muhakkık
celâlü’l-milleti ve’d-dîn
Muhammed ibni Es’ad
es-Sıddîkî ed-Devânî’nin
talebesidir5.
Yine
şeyhlerimizin şeyhi, derin
selef âlimlerinin bakıyyesi,
Muhakemât kitâbının sâhibi
Ahmed bin Haydar, ma’kûl
ilmleri, her mevzuda
herkesin üstâdı, Muhammed
bin Şirvîn’den
tamamlamışdır. Muhammed bin
Şirvîn, Ahmed el-Müclâ’nın
talebesi, o da Mirzâ
Mahdûm’un talebesi, o da
Mirzâ Cân eş-Şirâzî’nin
talebesi, o da Hâce
Cemâlüddîn Mahmûd
eş-Şirâzî’nin talebesi, o da
muhakkık ed-Devânî’nin
talebesidir. Yine Beydâvî
tefsîrinin evvelinden iki
dersi, zemânının
mefâhirinden [övüncü]
Mevlânâ Şeyh el-Kürdî
el-Eşnevî’den okuyarak
tefsîre, hatta mutlak
tedrîse izn almışdır. Şeyh
el-Eşnevî, Mirzâ Cân
eş-Şirâzî’nin, o da Hâce
Cemâlüddîn Mahmûd
eş-Şirâzî’nin, o da Muhakkık
ed-Devânî’nin talebesidir. O
da (Muhakkık Devânî)
icâzetini, babası, âlim-i
rabbânî Es’ad-es-Sıddîk
ed-Devânî’den almışdır. O da
allâme Şerîf Ali
el-Cürcânî’nin kuddise
sirruh talebesidir6. Yine
aklî ilmlerde zemânının en
âlimi, Mevlânâ Allâme
Tâcüddîn Mahmûd el-Fârûkî’den
okudu. O da, akrânının en
fakîhi Mahmûd bin
Ebü’l-Feth er-Rüstâî’den;
el-Hâvî es-Sagîr’i de
Hâniyetü’l-Hâvî sâhibi
Mevlânâ Lisânü’d-dîn Nûh
es-Semnânî’den okudu. O da
Mevlânâ Celâlüddîn
Muhammed el-Kazvînî’den
rahimehullah okudu. O da
babası, musannif, imâm,
Necmüddîn Abdülgaffâr
el-Kazvînî’den ilm aldı.
O da fıkhı, İmam
Ebü’l-Kâsım er-Râfiî’den
okudu. O da Kâdiyü’l-kudât,
Üsvetü’l-Muhaddisîn
Şeyhü’l-islâm Muhammed
bin Muhammed el-Cezerî’nin
talebesidir7. Bu
zâtların isnâdlarından
[okuduğu hocalarından] geri
kalanları, ismlerini zikr
etmeğe gerek olmayacak kadar
meşhurdur.
Yine
Necmüddîn Abdülgaffâr
el-Kazvînî, mevlânâ,
mütefennin, muhakkık,
Muzhirüddîn Muhammed
el-Kazerûnî’den
almışdır8. Ona icâzeti, sözlü
ve yazılı olarak vermişdir.
Muhammed el-Kâzerûnî, aklî
ilmlerde Muhakkık Şerîf’in
kuddise sirruh talebesidir.
Kâmûs sâhibi, Şeyhü’l-Müsned
Mecdüddîn el-Fîrûzâbâdî’den
hadîs rivâyet ederdi9. O da
Muhyiddîn el-Haddâd’ın
hocasıdır. O da, doğru yolun
rehberi, Minhâc kitâbıyla
bütün hakîkatleri toplamış,
kendisinden sonra hiç
kimsenin yakınına dahi
yaklaşamadığı güzel ahlâk
sâhibi, avâmın ve katı
kalbli olanların meyvelerini
rahatça devşirebileceği
fazîlet bahçesi, doğruyu
yanlışdan ayıranların kutbu,
fetvâ mercii, Şeyh
Muhyiddîn İmâm en-Nevevî’den10;
o da Ma’rûf el-Celî’den
senedle almışdır.
Yine âlim,
âmil, fâdıl, Mevlânâ İmam
Muhyîü’s-sünneti ve’d-dîn
el-Kûşnâdî’den almışdır.
Bu da allâme Şerîf
el-Cürcânî’nin
talebesidir, kuddise sirruh.
Bu da Mübârekşâh
el-Buhârî’nin, o da
muhakkık Kutbüddîn
er-Râzî’nin, o da
Allâme eş-Şîrâzî’nin, o
da Kâtib el-Kazvînî’nin,
o da İmâm Fahrüddîn
er-Râzî’nin talebesidir11.
O da Hüccet-ül-İslâm
Muhammed bin Muhammed
el-Gâzâlî’nin
talebesidir12. O da
İmâmü’l-harameyn Ebü’l-Meâlî
Abdülmelik bin Abdillah bin
Şeyh Yûsüf el-Cüveynî’nin
talebesidir13. O da Ebû
Tâlib el-Mekkî’nin
talebesidir14.
Ebû Tâlib
el-Mekkî, Ebû Osmân
el-Mağribî’den inâbet ve
irâde aldı ve hırka giydi. O
da Ebû Amr ez-Zeccâc’dan
aldı. O da Burhânü’l-milleti
ve’d-dîn, Sultânü’l-hakkı
ve’l- yakîn,
mürevvicü’ş-şeriati’l-garrâ,
muhyîü’t-tarîkati’l-beydâ,
seyyidü’t-tâifeteyn
Ebü’l-Kâsım Cüneyd
el-Bağdâdî’den kuddise
sirruh almışdır. Cüneyd
el-Bağdâdî, dayısı, Allahü
teâlânın hakîkî velîsi ve
tarîkat ehline hakîkat
yollarını açıklayan,
Ebü’l-Hasen Sırrî bin
Müflis es-Sekatî’den
almışdır.
Sırrî
es-Sekatî de tâcü’l-evliyâ,
vârisi seyyidi’l-enbiyâ
aleyhi ve alâ âlihi
mine’s-salâvâti
ve’t-teslîmât ve alâ
ihvânihi ecma’în, Şeyh
Ma’rûf el-Kerhî’den
almışdır. o da Ebû Selîm
Davûd et-Tâî’den, o da
Habîb el-Acemî’den, o
da Hasen el-Basrî’den,
o da hazreti imâmü’l-hümâm
ve’l-leysi’l-mikdâm
[kahraman arslanların
önderi], gavsullah,
muhakkıkların lideri,
sirâcü’l-milleti ve’d-dîn
[din ve milletin ışığı],
şemsü’l-âlimîn [âlimlerin
güneşi], bedrü’l-ârifîn
[âriflerin dolunayı], yakîn
kâsesinden içen, ilm
şehrinin kapısı, Ali ibni
Ebî Tâlib el-Kureşî
el-Hâşimî el-Muhacir
el-Medenî’den almışdır.
Radıyallahü teâlâ anhü ve
kerremellahü vechehü ve
efâda aleynâ feyzehü ve
bereketehü.
Ali bin Ebî
Tâlib radıyallahü anh da
hazret-i dürretü
sadefi’l-vücûd [varlık
sedefinin incisi] ve
vâsıtatü ıkdi’l-mürselîn
[peygamberler gerdanlığının
bağı], Makâm-ı Mahmûd
sâhibi, Allahü teâlânın en
büyük halîfesi, sırru
vücûdi’l-emlâk, “Levlâke,
Levlâke, le-mâ
halaktü’l-eflâk” [Sen
olmasaydın, gökleri
yaratmazdım!] hitâbının
muhâtabı, seyyidünâ ve
seyyidü’s-sekaleyn
Muhammed el-Mustafa
sallallahü aleyhi ve
sellemden almışdır. O da,
mukarreb melekler arasında
mümtâz, Rabbü’l-âlemînin
elçisi, Rûhü’l-emîn
Cibrîl aleyhisselâm
vâsıtasıyla Allahü teâlâdan
almışdır.
Ey azîz
kardeşim! Zâhir ve bâtındaki
sırlara hâkim olan Allahü
teâlâdan korkmayı,
yasaklardan sakınmayı,
emrlere uymayı, emr-i
bi’l-ma’rûf ve nehy-i
ani’l-münkere devâmı tavsıye
ederim. Tedrîs ve ta’lîmde
bilgilerin yok olmaması
için, devamlı mütâleada
bulunmanızı; bilhassa
Beydâvî tefsîri, Buhârî,
Mektûbât, Hanefi fıkhında
İbni Âbidîn, belâgatda
Mutavvel’i mütâlea etmenizi;
anlama ve halka anlatmada
basîretli olmanızı tavsıye
ederim.
Cealekallahü
teâlâ saîden fi’d-dâreyn.
(Allahü teâlâ seni iki
cihanda saîd etsin!)
İmzâ: Ahmed
Mekkî bin Abdilhakîm
Mühr:
es-Seyyid Ahmed Şihâbüddîn
Neyyir Mekkî
|